23 Ağustos 2013 Cuma

nişan merasimi

Hakk’a âşık olanın en güzel yaşayan temsilcilerindendir Hazreti Mevlana. O zamanlardaki İslami kurallar çerçevesinde birbirinden farklı zamanlarda dört kadınla evlenmiştir. Mevlana’nın zamanın ileri gelen ailelerine mensup olan eşlerinin evliliklerinde yine İslami geleneklere uygun olarak gelinlere kına gecesi ve dini düğün yapılmıştır. O zamanlarda dini düğün organizasyon şirketleri, kına gecesi organizasyonları ve nişan merasimi âdeti ve nişan süslemeleri yoktu elbette. düğün süsleme fiyatları de dini düğün organizasyonu gibi organizasyonlarla değil, süregelen dini düğün ritüellerine göre yapılırdı. Kadın ve erkeği temsilen birer kişi hoca efendinin karşısına oturur ve hoca efendi kadın adına kadını temsilen bulunan kişiye erkeği eş olarak kabul edip etmediğini sorardı, erkek adına erkeği temsilen bulunan kişiye de kadını eş olarak kabul edip etmediğini sorardı. Boşanma olursa kadına verilmek üzere bir bedel zikredilir ve evlilik onanırdı. Hazreti Mevlana’nın tüm eşleri birbirinden değerli kadınlardı ve ortak bir problemleri vardı. Hazreti Mevlana onlara aşık mıydı, seviyor muydu acaba? Hazreti Mevlana’nın sürekli Hak ile birlikteliği, onunla her an gece gündüz beraberliği, bırakın eşlerini, yemek yemeyi ve su içmeyi unutturan aşkını izleyip de bu kuşkulara düşmemek mümkün müydü? Eşlerinden birisinin artık dayanamayıp, saygıda asla kusur etmeyerek utana sıkına sorduğu bu soruya Hazreti Mevlana’nın verdiği uzun cevabı bir duysanız, bir okusanız, onun asla vazgeçilmez, bırakılamaz, terk edilemez, ölene kadar hatta ölümden sonrası için de birlikte olunacak gerçek aşkını bilirsiniz. Ayrıca, eşine bunu nasıl itiraf ettiğini görür ve eşine saygıyla nasıl yaklaştığını anlarsınız. Mevlana Hazretleri, eşine cevap olarak ilk sözünde; sen benim yaratandan ötürü yaratılanı sevişimsin diyor. Bu cümlenin içindeki anlamı bilmek gerekir. Dünyadaki tüm sevgilerin anası ve çıkış noktası Allah’ı sevmektir. Bu yüzdendir ki Mevlana için gerçek düğün günü Hakk’a kavuşulduğu ölüm günüdür. Kendisi dünyayı çile çekilen bir çilehane, bir zindan olarak görmekteydi. Bu yüzden de öldüğü güne, kır düğünü anlamına gelen, şeb-i arus denilmektedir. Gerçek aşka, aşığa kavuşulduğu gündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder